İki büyük rezillik! deniz.gokce@aksam.com.tr 2005 yılında “Journal of Economic Psychology” adlı akademik bir bilim dergisinde yayınlanmış ve
www.sciencedirect.com adresinde 16 Haziran 2005 tarihinden beri bulunan bir makale var. Yazarları Hakan Berument ve Eray M. Yücel adlı Türk iktisatçıları. Bilkent Üniversitesi’nde çalışan ve Merkez Bankası’nda araştırmacı olan bu bilim adamlarının makalesinin adı ve konusu ilginç: “Long Live Fenerbahçe: The production boosting effects of football”. Yani “Fenerbahçe sen çok yaşa: Futbolun üretkenliği arttıran etkileri!”
Araştırmacılar dünya literatüründe de yer alan, spor başarılarının yarattığı olumlu hava sonucu sanayide üretim zıplaması konusunda, Fenerbahçe ve Türkiye örneğinden hareket etmişler. Aylık verileri kullanarak aylık sanayi üretiminde Fenerbahçe’nin Avrupa kupalarında maç kazandığı ve morallerin yükseldiği aylarda yüzde 0.26 artış görüldüğü yönünde (1986-2002 verileri kullanılmış) istatistiki olarak anlamlı sonuçlar elde etmişler. Ancak Fenerbahçe ülke içinde maç kazandığı zaman (Beşiktaş ve Galatasaray karşısında mesela) bu başarılar morallere fazla etki etmiyor ve aylık sanayi üretiminde istatistiki anlamda etki yapmıyormuş. Yani, sanayi üretimi, sadece, Fenerbahçe dış başarılar elde ettiği zaman zıplıyor, ama iç başarılarda etki anlamlı olarak görülemiyormuş.
2006-2007 sezonu henüz sonuçlanmadı ama zirvede durum belli oldu, Fenerbahçe yüzüncü yılında şampiyon oldu, iç başarı sağladı. Dolayısı ile bu sonuç sanayi üretiminde, yukarıda bahsedilen araştırmaya göre, iç başarı olduğu için, zıplama yaratmayacak. Ama bir de tahribat konusu var!
Üzücüdür ki, son birkaç haftada Türk futbol tarihine kesinlikle geçecek ve uluslararası kayıtlara da “dehşet verici rezillik” olarak aksedecek iki adet “büyük rezillik” yaşandı. Fenerbahçe ve Galatasaray da bu rezilliklerin ortamını oluşturdular.
Fenerbahçe ile Denizli arasındaki beraberlikle sonuçlanan maçta Dijitürk yayın kablolarının kesilerek milyonlarca kişinin yayın izleme hakkına tecavüz edilmesi ve Fenerbahçe dahil tüm kulüplere milyonlarca dolar fon yaratan yayıncı kuruluşun yayını gereğince yapamaması, kuruluşun reklamları verememesi, yayını da kısa kesmeye mecbur olması ve bir çuval dolar ziyana girmesi, mahkeme konusu oldu. Konu mahkemeye aksettiği için fazla bir şey söyleyemiyoruz ama Fenerbahçe yöneticilerinin Denizli maçının yayınlanmasını engellemek için tüm gün pazarlık etkileri ve kameraları stada ancak federasyonun maçın oynatılmayacağı kararını gördükten sonra soktukları, ancak daha sonra maçın ikinci devresinin başlaması ile birlikte kameraların dörtte üçünün kablolarının son derece profesyonelce kesildiği biliniyor. Tabii ki bu işin organize olduğu, kabloların kesilmesinin büyük sanayi tipi demir makasları dışında gerçekleştirilemeyeceği ve bu tür makasların da “stat büfesinde satılmadığı” biliniyor. Ayrıca, aynen Galatasaray Stadı’nda cumartesi günü Fenerbahçe futbolcularının kafalarına atılan yabancı maddelerle perişan olmaları gibi, Dijitürk’ün saha içinde kale arkasında çekim yapan kameramanın da FB taraftarlarının sürekli kafasına su kabı ve diğer maddeleri atması karşısında yaralanmaktan kurtulmak için kamerayı sabitleştirip yayından çıkmak zorunda kaldığını da ekleyelim. Kimse bu olayı örtbas edemez.
Tarihte yer alacak diğer büyük rezillik ise cumartesi günü Galatasaray’ın sahasındaki Fenerbahçe maçında yaşandı. Hem Galatasaray hem Fenerbahçe geçmişte kendi sahasında bu tür taraftar terörü yapmıştır. Ama cumartesi günkü Galatasaray rezilliği tüm önceki “maganda terörünü” kat be kat aştı. Hiçbir mazeret, organize olduğunu düşündüğümüz bu olayı da örtbas edemez. Bu olay hem Galatasaray hem de Türk futbol tarihinde büyük bir kara leke olarak yer alacak ve uluslararası kayıtlara da, üzücüdür ki geçecek.
Kablo kesme operasyonunun perde arkası hakkında bir tahminim var. Ama Galatasaray’da organizasyonun kaynağı konusunda tahminim yok. Sahaya atılacak su kabının bitmemesi, bombaların da sürekli mevcut olması, bu organizasyonun, geçen yılki şampiyonluğun kaybedildiği Denizli-FB maçı gibi, organize tribün rezilliği olduğunu kuvvetle düşündürüyor.
Yarın, yukarıda adı geçen “Fenerbahçe’nin üretimi etkileyen uluslararası başarısı” konusuna değineceğiz. Yani “olmayan bir şeyi” konuşacağız!
21.05.2007