Ali Sami ALKIŞ
Bu cürete, pes doğrusu!
SONG.Saray-F.Bahçe derbisini maç öncesinde değerlendirmek üzere;
gazetemizin yazarları Cuma günü Ali Sami Yen Stadı’nda buluştu.
Fotoğraf çekimleri yaptık.
Stada ilk giren bendim. Ardımdan Ziya Şengül geldi.
Dikkatimizi
çeken ilk şey, stadın içindeki 20-30 kadar amigo grubunun varlığıydı...
Tribünlere inip çıkıyorlar, ellerinde paketler taşıyorlar; hatta stadın
resmi görevlilerine talimat bile veriyorlardı.
İşin tuhafı, stadın içinde polisler ve zabıta memurları vardı.
Şeref Tribünü koltuklarında yanyana oturan 2 zabıta memuruna; tribünlerdeki hareketliliği gösterdim.
‘Görev ve yetki alanımız dışında’ dediler.
Bu kez kapı girişinde ayakta duran polislere ‘Bu ne iş?’ diye sorduğumda, omuzlarını silktiler:
‘Bilmiyoruz’
‘-Peki burda ne yapıyorsunuz?’
‘-Tesadüfen uğradık.’
‘-İyi de, stadın içinde resmi görevli olmayan 20-30 kişi tribünlerde habire koşuşturup duruyor. Niye müdahale etmiyorsunuz.’
‘-Stad yönetiminden şikayet yok. Birlikte çalışıyorlar. Ayrıca herhangi bir suç oluştuğunu da görmüyoruz?’
‘-Paket
taşımak suç değildir ama; biraz da içlerinde ne olduğuna bağlı... Suç
oluşmasını beklerseniz, maçı beklemeniz gerekir. Kimbilir neler
olacak?’
***
Ve olanları gördünüz.
Gazeteler, stad içine giren meşaleleri konu alarak
‘Bu parlayıcı, patlayıcı ve yanıcı maddeler; polis arama noktalarından nasıl geçti?’ diye sordular.
Suç
unsuru maddeler, bir gün öncesinden staddaki zulalara yerleştirilmişse;
maç günü ister dedektörlerle ara, ister çırılçıplak soyarak ara, hiçbir
şey elde edemezsin.
Millet enayi değil ki; girerken yakalansın. Bir gün önceden hallediyorlar.
Üstelik gizleme işlemini yaparlarken; stadın resmi görevlilerine fırça bile atıyorlardı. Stadın amiri dahi, onların emrinde!
Belli
ki, her şey yönetimin bilgisi dahilinde... Onlar yüz vermese, bunlar
nasıl içeri girebilir? Tesisin patronu, tek yetkilisi gibi; emirler
yağdırarak çalışabilirler. Üstelik polis ve zabıta; maç sırasında
sahaya atılacak maddelerin bir gün öncesinden zulaya yerleştirilmesini
sadece seyrediyor.
Olayları böyle mi önleyeceğiz?
***
Benim en çok şaştığım ve hatta kızdığım şey; olayların ulaştığı boyut karşısında, G.Saraylı yöneticilerin
‘Bu kadarını beklemiyorduk’ açıklamasıydı,
Sormak gerekir.
Bu kadarını beklemiyorsan; ne kadarına izin vermiştin?
Düşünün;
saha içinde Coşkun Özarı, Ziya Şengül, Cemil Turan, Hakan Ünsal, Bülent
Tulun, Adnan Aybaba ve Ali Sami Alkış gibi spor camiasının ünlü
isimleri var... 20-30 kişilik o grup; (
Polis ve zabıta dahil) kimseden çekinmeden, faaliyetine devam ediyordu.
Bu kadar pervasız cürete de, pes doğrusu!
Bükemediğiniz bileği... F.BAHÇEşampiyon oldu. Herkes, kendi takımından başkası şampiyon olduğu zaman;
bu başarıya mutlaka bir kulp takmaya meraklıdır. Yoğun bir hafife alma
ve aşağılama kampanyası başlar.
F.Bahçe için de, ‘Bize penaltı çalmıyorlar’! söylemlerini öne çıkarıp;
‘Ağlayarak şampiyon oldular’ dedikodusu
çıktı... G.Saray ve Beşiktaş; şampiyonla yaptıkları maçları
kazansalardı; bu söylentilere belki biz de katılabilirdik. Ama bu
takım; Beşiktaş’ı da, G.Saray’ı da; kendi sahalarına gömdü.
Hatta F.Bahçe; G.Saray’ı tüm branşlarda yaptığı 14 maçın tamamında yendi.
Yeter artık!
Bükemediğiniz
bileği; öpmek değilse de, sıkmak nezaketini gösterin. Bu arada
Chelsea’li futbolcuların, şampiyon Manchester United futbolcularını
alkışlaması; bizim için örnek gösterildi. Aynısını yapmamız istendi.
Aslında,
o örnek de çok başarılı bir örnek değildi. Bir kere Chelsea’li
futbolcular zoraki alkışlıyordu. Manchester’li futbolcular da;
kendilerini alkışlayan rakiplerinin yüzüne bile bakmadı. İlgisiz ve
donuktular... Son Chelsea’liyi geçtikten hemen sonra, kendi
taraftarlarını neşeyle alkışladılar.
Oysa kendilerine zarif
bir jest yapan rakiplerine, hiç olmazsa güler yüzle bakabilirlerdi.
Güleç olmalarından vazgeçtik, yüzlerine bile bakmadan geçtiler. Herkes
bu ince detayı atladı.
Dolaylısıyla o an; çok da başarılı ve imrenilir bir örnek olmadı.
23.05.2007