Kimse bu rezalete kılıf aramasın
19 Mayıs gibi bizler için çok anlamlı bir
‘günün’ gecesine düşen bu
‘Kara leke’batıya açılan pencere olduğu iddiası ile yıllardır kendi kendilerini
avutan bir camianın asırlık mazisinin üzerini silinmeyecek şekilde
kapladı.
Toplum psikolojisi ile oynayarak, toplulukları kendi
amaçları istikametinde yönlendirmeye alışan fırsatçılar, bir gün bu
silahın geri tepebileceğinin hesabını hiç yapmadılar.
Ali Sami Yen Stadı’nda yaşananlar için kimse
‘organize bir eylem değildi !...’ demesin... Günlerden beri
‘stadı süslemek’ bahanesiyle tribünlere yapılan yığınaklardan haberleri olmadığını söyleyenlerin yalanlarına kimse inanmıyor.
Galatasaray yönetimi ve başkanları kendi statlarında bile rahat maç izleyememenin aczi içinde, kime
‘Dur !..’ diyebilecek güce sahip ki!?
Oynayacakları her takımın en tehlikeli futbolcusuna, bir hafta öncesinden
sanal ‘transfer teklifi’ yapmaktan utanmayanların, etik değerlerden söz etmeye ne hakları olabilir ?
Verdiği
‘eksantrik’ beyanatlarla, medyanın gündemine girmekten büyük keyif alan,
‘sorumsuz- sorumluların’ yaşanan çirkinliklerin tetikçisi olduğunu toplum görüyor.
Sanki Fenerbahçeliler’in bir talebi varmış gibi, ortaya atılan bir
‘Alkışlama ‘ önerisini, ağızlarına dolayıp, yaşadıkları depresyondan kontrolünü kaybetmiş taraftarlarını
‘tahrik amaçlı’
kullanırken, akılları neredeydi? TV ekranlarından tüm dünyaya
yayınlanan görüntüler, olayları hiçbir yalanlama ve saptırma şansı
bırakmıyor. Açığı, kapalısı, numaralısı ve hatta
VİP’i ile tüm tribünlerin katıldığı bu eylem için , kimse
‘bir kısım taraftarın yaptığı...’ lafını da edemez. Kendi taraftarıyla barışık olmayan yönetim, başta
Adnan Polatolmak üzere, bu defa kendi yaktıkları ateşin içinde kaldılar... İlk
yarıdaki maçta alnındaki çizikten sızan kanı silmeyerek, saatler boyu
‘Savaş gazisi’ edasıyla ortalıkta dolaşan
Erick Gerets, bu davranışındaki tahriki unutmuş, şimdi yaşananları
‘Barbarlık’ diye ayıplayabiliyor !...
O ‘batıya açılan pencerenin’evlatları, polisle çatıştılar, kendi aralarında kavga ettiler, hatta
polis havaya ateş etmek zorunda bile kaldı. Barbarlar bu kadarla
yetinmeyerek, koltukları tahrip edip, kendi statlarını bile yaktılar.
Yaşananlar terörden de öte adeta
bir ‘cinnet ‘ belirtisiydi
Maç sonu, saha ortasında
‘ Bayrak nöbeti’ tutmaları ne kadar komikse, terli formaları sırtında orada bekleşen birkaç futbolcu adına da gerçekten utanç vericiydi.
Saatlerce santrada
‘Nafile yere’ nöbet tutanlar, iki yıl önce
Fenerbahçe’nin meczup taraftarı
Rambo’nun, o sahaya
Fenerbahçe bayrağını diktiğini bazıları gibi unutmuş olmalılar!..
34 haftanın 29’unda lider Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu
‘Büyüklerin hediyesi’ olarak nitelendirme gafletine düşenlere hatırlatmak isterim.
Bir takım 34 haftanın 29 unda lider ise,
Denizlispor dışındaki her rakibini en az bir kez yenmişse,
Şampiyonluktaki iddialı rakipleriyle yaptığı maçlarda 4 puan verip 14 puan kazanmışsa,
Ligin
en az yenilen, en fazla yenen, en fazla galip gelen, en fazla gol atan,
en iyi averajlı , deplasmanlarda en başarılı, en az penaltı kullanan
takımı ise..
‘Hangi ikramdan söz ediyorsunuz!?’ derler adama.
Hasan Şaş’a geçmiş olsun! BİRKAÇ yıldır, Fenerbahçeli futbolcular arasında,
‘Brezilya usulü’ doğum günü kutlaması moda oldu.
Samandıra’da
antrenman sonrası, doğum günü olan arkadaşlarını karga tulumba usulü
yakalayıp, kafasında çiğ yumurta kırıp, üzerine ayrıca un döküyorlar!..
Şimdiye kadar doğum gününde bu tür kutlamadan kurtulan
(teknik direktör Zico dahil) kimse olmamış.
Ancak,
Lugano’nun doğum gününde bir istisna yaşanmış. Evet, 7-8 futbolcu topluca saldırmalarına rağmen, boğa gibi güçlü
Lugano’yu etkisiz hale getirip, kafasında tek bir yumurta bile kıramamışlar!.. Adam, futbolcudan ziyade sanki doğuştan
Kick-bokscu!.. Bu anekdotu şunun için yazdım. Hani
A.Sami Yen’deki son maç öncesi
Hasan Şaş, bizim
Lugano’ya saldırmak istemişti ya... Yine de şanslıymış
Hasan Şaş. İyi ki arkadaşları kendisini tutmuşlar!?
‘Büyük geçmiş olsun!’ diyorum
Hasan Şaş’a!..
24.05.2007