Heimatlos! Deniz Gökçe

Deniz Gökçe










[email]
deniz.gokce@aksam.com.tr
[/email]























Heimatlos!




Türkiye'nin çivisinin fena halde çıktığının en güzel ispatı şu
Fenerbahçe-Galatasaray maçından sonra yazılıp çizilen ve
konuşulanlardır. O gün orada ortalığa fışkıran hem Galatasaray hem de
Fenerbahçe barbarlığı! Olanlar hiç de sürpriz değil tabii. Tarafsızlık
maskesi altında fanatik barbarlığın ne kadar çok salgın olduğunu
biliyorum. Mesela en tarafsuz davranması gereken medya mensupları
aslında en fanatik olan kesimdir. Üstelik aydın kesimi diye
düşündüğünüz, daha ölçülü olması gereken insanlar, yani eğitimi
kuvvetli, uluslararası deneyimi olan, çeşitli kültürlerle tanışmış,
varlıklı, kerli felli kesim medyadaki 'gariban ordusundan' daha da
aşırı dozda fanatiktir. Futbolun gerilmesi, işin meydan savaşı haline
dönmesini kışkırtan, 'amigo ve taraftar terörü' denen olguyu
destekleyen, çatlayan patlayan maddelerin alınmasını resmen teşvik ve
finanse eden, işi resmen gerçekten kışkırtan kişiler de kulüp
yöneticileridir. Bir tarafta şark kurnazlığı ile barış nutukları atıp
diğer taraftan tüm rezaleti finanse ederler.


Maçlardaki gerilim tırmanması çok uzun zamandır devam etmekte idi. Önce
bir taraf sert bir davranış yapacak, sonra diğer taraf ona misilleme,
sonra buna daha şiddetli bir misilleme, durum yıllardır giderek
gerilmekte idi. İnternet ise durumu iyice kışkırtmakta. Maç sonraları
barbarların, 'tarafsızlık' adı altında internet sayfalarında yazıp
çizdiklerine bakarsanız korkarsınız. Bu süreç, önemli sayıda insan
ölümü ile sonuçlanacak bir yönde sürmekte ve acil ve güçlü tedbir
alınmazsa, ancak büyük bir felaket yaşandıktan sonra duracak.


O gün orada Galatasaray taraftarlarının yaptığı barbarlıktır. Stadı
yakıp, kırıp dökmek barbarlıktır. Kırılıp dökülen malzemeleri rakip
taraftara atmak da barbarlıktır. Üstelik o gün oraya hadise çıkartmak
için önceden kararlı geldikleri belli. Ayni şekilde o iğrenç Fenerbahçe
taraftarı büyük afişlerin uzun zaman önceden hazırlanmış olduğu, ana
avrat söven seviyesizliklerin önceden planlandığı açık seçik belli. Ama
iş orada kalmadı. Bugün bazı pseudo aydınlar 'tribün rezaleti ayrı, maç
skoru ayrı' diyebiliyorlar. Yağma yok! Maçın kırkbeş dakika öncesinde
ısınmaya sahaya çıkmış rakip kalecinin kafasına yüzlerce pet su şişesi
atacaksın, yüzlerce de çatapat atacaksın, onu çalıştıran çalıştırıcının
kafasına da bıçak atacaksın, korner atana atmak üzere yumurtaları zaten
peşinen getirmişsin, bunların hepsi planlı programlı. Bu olaylardan
sonra adil rekabetçi spor oldu denilebilir mi? Emniyetin Galatasaray
seyircilerini oradan kaçırmak yerine derhal toptan tahribat yaptıkları
için adli takip yapmak üzere içeri alması gerekli idi. O barbarlar
adalete sevkedilmeli idi. Benzer şekilde o iğrenç Fenerbahçe taraftar
afişlerini ortadan kaldırtmak emniyetin görevi idi. Sadece seyredildi.
Fenerbahçe taraftarlarının tam kale arkasında oturanlarının arasına
ikiyüz polis sokmak pet şişe terörünü bitirirdi. Yapılmadı, polis
seyirci oldu. Fenerbahçe Stadında kale arkalarına ağ gerilmesi de bu
rezaleti büyük ölçüde önlerdi. Dış dünyada birçok yerde var. Derhal ağ
gerilmeli. Ancak bu maçtaki planlı barbarlığın üstü böyle örtülemez.
Yüzlerce yanıcı madde ne Galatasaray ne Fenerbahçe ne de Beşiktaş
stadlarına tesadüfen girmiyor. Organize giriyor. Bunları satanların
takip edilmesi kimin getirttiğini, hangi yöneticinin hangi işi finanse
ettiğini açık seçik ortaya koyar. Fenerbahçeye çok ağır bir ceza
verilmediği takdirde aslında barbarlığa ödül verilmiş olur. Ayni
şekilde Galatasaray'lı barbarlar takip edilmediği, izlenip adalete
sevkedilmediği takdirde ödül verilmiş olur. Bu 3-5 bin barbarın,
idareci, medya ve pseudo aydın kesimi ile ortaklaşa üretiminin, spordan
keyif alan binlerce insanın keyfini yok etmelerine artık izin verilemez.


Bir pseudo aydın örneği vermek gerekirse de Pazar günkü Hürriyet
Gazetesi yöneticisi Ertuğrul Özkök'ün köşesini okuyun. Pseudo aydın
kandırmacası, gizli fanatiklik nasıl olur görün. Efendim, beyefendi
sandıktan eski sarı-lacivert kravatını çıkartmış. Ama aslında o
'heimatlos' davranıyormuş, yani tarafsız imiş, Gazetenin spor sayfasını
Galatasaray'lı Esat Yılmaer yönetiyormuş, yani gazeteyi kendi
Fenerbahçeliliğine karşı tarafsız kılmak için tedbir almış, bir
Galatasaraylıya spor sayfası yönetimini vermiş. Vallahi bravo.
Almancada heimatlos 'vatansız' demektir. Ama vatansızın da vatanı
vardır.! Vatansız kavramını iyice uyduruk şekilde esnetip tarafsız süsü
vermeye çalışmış Ertuğrul bey! Kerata, Türkiye'deki en fanatik
taraftarlardan biri olan damadını şıp diye spor yazarı yaparak sütundan
Fenerbahçe fanatikliği yaptıran, 'kuzu kapamacı' sen değil misin? Senin
gibi ilkesiz, kandırmacı, pseudo aydın kışkırtıcılara aslında
'heimatlos' saçmalaması değil, 'yatacak yeri yok' ibaresi daha çok
yakışıyor.