Ali Şen ve devamında Aziz Yıldırım'ın kaybettirdiği sempatiyi tek başına kazandıran o çocukla tanıştı, Türk futbolu. Hem saha içinde hem de saha dışında takımını kazandıran adam oldu.
16 Mayıs 2007
Bir Trabzonsporlu olarak, bu yazıyı bu ülkede yazmanın zor olduğunu biliyorum… Ama bir sporu, futbolu gerçekten seven biri olarak yazmam gerektiğine inanıyorum… Nefretimizi gizlemiyoruz, neden sevgimizi saklayalım? Ve de neden erteleyelim?
Aklen, kalben ve de en önemlisi ruhen Trabzonsporluyum. Trabzonsporlu biri olarak Fenerbahçeli Tuncay’ı seviyorum. O’nun verdiği mesajı seviyorum. Onun o amatör çalışkanlığını ve bağlılığını seviyorum. Kazanmak yolunda her şeyi mübah görmeyen anlayışını seviyorum. Ve de en önemlisi, kazanırken de, kaybederken de, içindeki o inanma duygusunu kaybetmemesini seviyorum. Onu Hüseyin Cimşir kadar, Fatih Tekke kadar, Tolga Zengin kadar seviyorum… Formasının rengi ve o rengin kaç yaşında olduğu hiç umrumda olmadan O’nu seviyorum…
Ali Şen, Fenerbahçe’yi şampiyon yaptı ancak, kimse o şampiyonlukları vicdanlara sığdıramadı. Nefret tohumları ekti, sempatileri yok etti… Koca ülkede anti Fener sempatizanları oluşturdu. ‘Fener olmasın da kim olursa olsun’un mimarı oldu. Kendi emekçilerine bile acımadı. Futbol emekçilerine… Kazanmak uğruna kullandığı futbol emekçilerini, bir kalemle çizdi attı. Çünkü o sadece kazanmak istiyordu. Sadece öldürmek isteyen bir ruh gibi, kazanınca mutlu olan başka bir ruh örneği…
Ali Şen gitti, Aziz Yıldırım geldi… Aziz Yıldırım da ‘Fener olmasın da kim olursa olsun’ düşüncesini besleyen kaynağı maalesef kurutamadı. Yine Avrupa maçlarında Fenerbahçe’nin rakipleri tutuldu. Ve yine, herkes o takıma Fenerbahçe’ye sempatiyle bakamadı. Ali Şen’in tavrını, anlayışını, söylem ve eylemlerini kabullenmeyen herkes, sokakta gördüğü Fenerbahçe formalı taraftara saldırdı; derneğinin önünden geçerken camlarını indirdi.
Fenerbahçe ve futbol camiası bu iki modelden sonra üçüncü bir modelle tanıştı. Sarı-lacivertli formayı giyen, Tuncay Şanlı ile… Ali Şen ve devamında Aziz Yıldırım’ın kaybettirdiği sempatiyi tek başına kazandıran o çocukla tanıştı, Türk futbolu. Hem saha içinde hem de saha dışında takımını kazandıran adam oldu. Sahada maçı alan adamdı, saha dışında gönülleri alan adam oldu. Tamir etti, ne kadar olumsuz duygu varsa o forma hakkında… Üç senede tek başına…
‘Bir Fenerbahçeli kimdir’ sorusunun yanıtı bundan önce şuydu; İster bir Fenerli, isterse 25 milyon Fenerli Ali Şen’dir. Oysa şimdi, ‘Ali Şen gibilerin yanında Tuncay Şanlı gibi Fenerbahçeliler de vardır’a döndü olay…
‘Tuncay gibi bir futbol centilmenin nasıl Fenerbahçe’de oynadığını düşünenlerin çoğunlukta olduğu bir futbol ülkesinde, geldiğimiz noktayı çok çok önemsiyorum. Bunun mucidi Tuncay Şanlı’dır. Fenerbahçeliler sevinsin. Hayır hayır şampiyonluğa değil… Zaten beş yılda üç şampiyonluk almış bir kulüp lig şampiyonluğuna değil, gönüllerde de şampiyon olduğuna sevinsin. Tuncay Şanlı gibi bir ahlak timsalleri olduğuna sevinsin…
Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, Fenerbahçe’den nefret eden ama Rıdvan Dilmen’i bir Ali Kemal Denizci gibi seven Trabzonsporlular var. Ha keza, çoğu Fener’linin sevmediği kadar Aykut Kocaman’ı seven başka takım taraftarları da var. Bu iki isme şimdi de Tuncay Şanlı eklendi… Hem de bazı duyguları tamir ede ede eklendi… O bunun farkında olmasa da, bizler mesajı aldık; kabul ettik.
Sağolasın Tuncay Şanlı…