M. NEDİM HAZAR
n.hazar@zaman.com.tr Yorumlar
Sizin pet şişeniz ne?
GÜNÜN YAZILARI
Korku tünelinden çıkmak şart
EKREM DUMANLI
İçi başka, dışı başka
ALİ BULAÇ
Olup bitenleri anlamak
ALİ ÜNAL
Sizin pet şişeniz ne?
M. NEDİM HAZAR
Galatasaray için yol ayrımı!
A. TURAN ALKAN
Kerkük'ün tapusu
MEHMED NİYAZİ
Onların hiç siyasete bulaşmaması lazım
ABDULLAH AYMAZ
Gelir dağılımı düzelme yoluna girmişti ki...
İBRAHİM ÖZTÜRK
Üniformalıların tercih ettiği gözlük markası
GÜNSELİ ÖZEN OCAKOĞLU
Ev hanımı, boncuk işleme ve mantı için vergi ödemeyecek
AHMET YAVUZ
[WASHINGTON] Türk faşistlere Wolfowitz ve Blair dersleri
ALİ H. ASLAN
[BRÜKSEL] "Laikler müzakereleri asla başlatamazdı"
SELÇUK GÜLTAŞLI
[MOSKOVA] Yoldaş Lenin'i nasıl biliyorlar?
MİRZA ÇETİNKAYA
Sanırım su israfına karşı halkı uyarmayı kendilerine vazife edinmiş çevreler bundan böyle, 'maçlarda sahaya atılan sular ile şu kadar baraj suyu israf edildi' diye reklam spotu yapacaklar.
Çünkü hem de 'Gençlik ve Spor Bayramı'nın olduğu akşam Ali Sami Yen Stadı'nda yaşanan pet şişe yağmuru, tabii yağmurun önüne geçmeyi başardı. Yaşanan rezilliğe spor demek elbette mümkün olmadığı gibi, başka alanlardaki gerilimin bir şekilde yeşil zeminde patladığını düşünüyorum. Birkaç aydan beri ülkeyi el birliği ile geren, kilitleyen, kriz politikası ile rant elde etmek isteyen spor ve siyaset yöneticilerinin mutlak galibiyeti vardı. Üç kuruşluk ikbal uğruna yapılanların sonucuydu pet şişe ve koltuk parçasından oluşan futbol zemini. Başta Aziz Yıldırım ve tayfası olmak üzere, G. Saray'ın çokbilmiş, başarısızlığı gizlemek için 'madem öyle işte böyle' mantığındaki yöneticilerinin bu tabloyla gurur duymaları gerekir.
Yaşananlar 'Türk futbolu adına kara bir leke' imiş. Ne yani son bir ay içinde Meclis'te ve yargıda yaşananlar ne idi? Sinirleri bu kadar gerilmiş, yumrukları bu kadar sıkılı bir toplumun nasıl davranmasını beklersiniz? Korkarım ki bu seçim süreci ve sonrasında yaşananlar için karamsar öngörüler ürettiğimizde 'bu daha iyi günlerimiz' dememiz gerekecek!
İşin siyasi ve toplumsal yönü biraz böyle... Futbol ve spor penceresi ise, yine korkarım ki, daha karanlık.
Aslına bakacak olunursa her dibe vuruşun, aynı zamanda bir yükselişin başlangıcı olduğuna inananlardanım. Bu nedenle son birkaç sezondur ülkemizde oynanan içler acısı futbolun aynı zamanda iyi günlerin başlangıcı olduğunu düşünüyordum. Zira köhnemiş zihniyetler, bunamış zihinler ve demode olmuş mantıkların tasfiye olması gerekiyordu. En tepesinden tabanına kadar futbolun her alanında bunun yaşanmasını bekliyordum. Ki bunun değişik işaretleri vardı. Genç Türk teknik direktörlerinin başarısı, yabancı teknik direktörlerin saçma sapan uygulamalarıyla futbol kariyerleri bitirilmeye çalışılmasına rağmen genç futbolcuların yaydığı ışıltılar ve aklı başında genç yöneticiler. Bütün bunlara medyanın amigo zihniyetindeki klişeci yazarların hemen yanında yetişen genç kuşağın varlığı benim için az da olsa umut kaynağıydı.
Ancak yaşanan rezillik gösterdi ki, Başbakan'ı bile 'Bu federasyonla' diye söze başlayan bir ülkenin sıradan taraftarının sahaya koltuk yağdırması da beklenen sonuç olmalı.
Bir ülkenin gelişme durumunun ve demokrasisinin ne halde olduğunu anlamak için onlarca parametre olsa gerek. Bunlardan en önemlileridir spor ve siyaset. Siz buna yolları ekleyin, sinemayı ekleyin, müziği, özgürlükleri, medyayı vesarie... Sayılmayacak kadar fazla parametre vardır.
Şimdi bir an için bu ülkeyi hiç bilmeyen biri olarak düşünün kendinizi ve birkaç aylığına bu ülkeye gelmiş olan ve dilimizi bilen bir gözlemci olarak düşünün. Açıp TV ekranına baksa misalen, ne düşünür? 'Gelirsem o mikrofonu ağzına sokarım'dan, 'O parmağı yediririm sana'ya kadar birçok şahane örnek. Meclis'ine gitse bu gözlemci sonra... Orada görecekleri de farklı değildir. Ya da gazete sayfalarını açsa... Nihayetinde herhangi bir maça gitse gördüklerine göre Türkiye hakkında ne düşünür acaba?
19 Mayıs Akşamı, İstanbul'un göbeğinde yaşanan rezillik, ülkenin halı altına süpürmeyi âdet edindiğimiz gerçek halinin dışa vurumuydu. Bunu futbol düzleminde çözemeyiz, kesinlikle! Hepimizin öncelikle oturduğu koltuğa bakması lazım: Acaba biz de mecazi anlamda parçalamış, bir yerlere fırlatmak üzere elimizde tutuyor muyuz? Bizim birilerine fırlatmak için koltuğumuzun altında sakladığı kaç koli pet şişemiz var?
Yoksa Türk futbolu kendi tabii seleksiyonunu zaten yapacaktır. Tıpkı sinema gibi... Köhnemiş zihniyet tasfiye olacak ve yepyeni bir jenerasyonla çağ yakalanacaktır. Hakan Şükür'e 'Artık bıraksın' diye baskı yapan köşeci yorumculardan yöneticilere, federasyondan hakem tayfasına kadar her kesimde yaşanacak bir jenerasyon yenilenmesi olayı çözecektir. Ancak korkarım ki, tüm ülkenin Ali Sami Yen olma riski çok fazladır!
21 Mayıs 2007, Pazartesi